Gelecek yıllarda en önemli iş kollarından birisinin veri merkezleri (data center) olacağını söylemek belki yanlış olur. Çünkü şu anda bile dünyanın dört bir yanında ciddi anlamda bu alana yatırım yapılıyor. ‘Data Center’lar, ‘Bulut Teknolojileri’ hâlihazırda önemli iş kolu olarak yoluna hızla devam ediyor. Ülkemizde de veri merkezlerine yönelik ilgiyle birlikte yasal altyapısı olmadığından kafa karışıklığı da yaşanıyor.
Son günlerde Turkcell, Vodafone gibi telekomünikasyon şirketlerimizin açıklamalarından anlaşılacağı üzere başka kurum ve kuruluşlara “veri saklama” hizmeti vermek üzere yatırımlarına hız vermiş durumdalar. Özellikle kamu kurumları verilerini saklamak için arayış içindeler. Bazı kurumlar kendi veri merkezini kuruyor, ama genel anlamda kamu, veri merkezleri kurmak, bu alana yatırım yapmak, teknolojik gelişmelerini takip edip, işletmek yerine böyle bir hizmeti almak istiyor. Dünyada da böyle bir eğilim söz konusu.
Fakat bu hususta ciddi sorunlar var. Halen daha verilerin saklanması, veri merkezi kurulması, işletilmesi, belli kurallarla yatırımların gerçekleşmesi ve denetimlerin yapılabilmesi kısacası regülasyon için net bir görev tanımı yapılmış bir kurum yok. Böylesine boşluk olan bir ortamda şirketler gördükleri fırsatı değerlendirip, yabancı teknoloji şirketleriyle ortaklık veya iş birliğiyle veri merkezi kuruyorlar. Böyle bir fırsatı gören şirketlerden birisi de Turkcell.
Şu anki CEO’su Ali Taha Koç daha önce Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı olduğundan, Türkiye’nin bu alanda yapması gerekenleri biliyor. Fakat mevzuat eksikliğine rağmen Turkcell’in asıl CEO’su, karar mekanizması Şenol Kazancı ile birlikte doğru bir yere yatırım yapıyorlar. Öyle ki Türk Telekom’un fiberde sahip olduğu benzer bir fırsatın bu alanda söz konusu olduğuna dikkat çekerek, bu imkâna kavuşmak için hareket ettiklerini öğrendim.
Fakat Türkiye’nin veri güvenliğiyle bu merkezlerini verimli ve sağlıklı işletilmesi için Dijital Dönüşüm Ofisi’nin tek bir kurumla, Turkcell ile değil de daha geniş vizyonla hareket etmesi gerekmez mi? Ellerindeki koordinasyon yetkisiyle bu konuda acilen tüm sektörü, şirketleri ve yatırımcıları kapsayan bir yol haritası belirlemeleri icap etmez mi? Şüphesiz böyle bir yaklaşım lazım!
Ayrıca veri merkezleri konusunda regülasyon yapabilceği görev tanımı içinde bulunan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ne yapıyor? Ne tür hazırlıkları var? Böyle bir dönemde acilen kamuoyunu bilgilendirmelidirler.
Artık Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmayacak!
Turkcell yönetimi sıklıkla “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı” sloganını kullanıyordu. Ancak 12 Mart’ta TBMM’den geçen bir yasayla Türkiye’deki verilerin yurtdışına çıkmasının önü açıldı. Avrupa Birliği standartlarına yakın düzenlemeler yapıldı. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda (KVKK), bu çerçevede yapılan değişiklikler TBMM’de kabul edildi ve 1 Haziran’da yürürlüğe girecek. Zaten “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmayacak” anlamsız bir slogandı. Düşünsenize Turkcell’in tüm altyapısı yabancı teknolojilerden oluşuyor.
Turkcell, yerli ve milli ürünleri destekleyen bir stratejiyi de terk edeli epey zaman oldu. Şu günlerde ULAK 5G baz istasyonunu test ettiklerini duydum, fakat geçen yıl KKTC’de bile yerli ve milli baz istasyonunu kullanmadılar. Ama oportünist bir yaklaşımla “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı” diyorlardı. Yaşadığımız şu çağda veri güvenliği için başka çözümler bulmak, denetim ve kontrolü yapacak, müeyyide uygulayacak yasal altyapıyı acilen kurmak icap ediyor. Günü kurtarma amaçlı geliştirilen “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı” yaklaşımıyla geldiğimiz yer burası. Artık verimizin dünyanın neresine gittiğini, nasıl gittiğini ve ne yapıldığını bileceğimiz sistemleri ihtiyacımız söz konusu.
Bu sebeple Turkcell’in yeni yönetiminin son dönemlerde veri merkezlerine önem verdiğini açıkladığı kadar, bu alandaki yasal boşluğun giderilmesine de eğilmeleri icap ediyor. Çünkü yakın bir zamanda kamu kurumları ciddi anlamda veri merkezlerine, bulut teknolojilerine ihtiyaç duyacak. Turkcell de veri merkezleriyle kamu kurumlarına hizmet vermeye hazırlanıyor. Ancak mevcut kurgulamada Türkiye’nin verilerinin güvenliği nasıl sağlanacak?
Yabancı teknoloji ve telekomünikasyon şirketleriyle veri merkezi yatırımları için çeşitli şirketler anlaşmalar yapıyor. Zaten ülkemizde veri merkezinin nüvesini oluşturacak teknoloji de yok. Bu sebeple yabancı şirketlerle iş birliği yapmak, ekipman getirmek şart. Verilerimizi yerli ve milli imkânlarla değil, iyi hazırlanmış mevzuatlarla, denetim yapacak teknolojik altyapı hizmetleriyle koruyabileceğimiz gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Veri merkezi kuracak şirketin ne kadarının yabancı veya yerli olması fark etmiyor. Bir şeyi de değiştirmiyor. Mesela Türk Telekom’un %60’ı Türkiye Varlık Fonu’na, %25’i Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ait ve %15’lik hissesi de halka arz edilmiş durumda. Turkcell’in %26,2’si Türkiye Varlık Fonu’nda, %19,8’i Rus IMTIS’e ait ve %54’ü ise halka açık. Vodafone zaten yüzde yüz yabancı yatırımcıya ait. Netice itibariyle iyi bir mevzuatla bu alanın yerli ve yabancı yatırımcılar için rekabetçi hale getirilmesi ve bu alanda teknoloji kabiliyeti edinecek yaklaşım da ülkemizin menfaatine olacaktır.
Bakalım önümüzdeki dönemde bu konuda nasıl gelişmelere ve tartışmalara muhatap olacağız?
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
[vc_row][vc_column]